Uluslararası Ehlibeyt (a.s) Haber Ajansı -ABNA- Batı Asya'nın bir kez daha İsrail'in İran'a yönelik saldırılarının gerilimiyle alevlendiği günlerde, Almanya sınırsız bir küstahlıkla bu eylemleri savunmakla kalmıyor, aynı zamanda bölgedeki gerilim, terör ve şiddetin devam etmesinde doğrudan ortak haline geliyor.
Parstoday'in bildirdiğine göre, Almanya İçişleri Bakanı Alexander Dobrindt'in açıklamaları bu suç ortaklığının somut bir örneğidir. İşgal altındaki topraklara yaptığı resmi ziyaret sırasında, Tel Aviv'deki Bat Yam bölgesinin harabelerini gezen Dobrindt, İran'ın İsrail'deki askeri merkezlere yönelik füze saldırılarını "terör eylemi" olarak nitelendirdi ve İran'ın "İsrail'e savaş ilan ettiğini" iddia etti. Dobrindt sözlerine şöyle devam etti: "İsrail, kendini savunma yolunda ABD ve Almanya'nın tam desteğine sahiptir."
Bu tutumlar, Almanya hükümetinin ahlaki çöküşünü göstermekle kalmıyor, aynı zamanda Berlin'in Tel Aviv'in iradesine olan tam bağımlılığını da ortaya koyuyor. Avrupa'daki birçok siyasi uzman da bu tutumları "Almanya'nın İslam dünyasıyla ilişkileri için tehlikeli, gerilim artırıcı ve yıkıcı" olarak değerlendirdi.
Almanya İçişleri Bakanı, daha önce hiç olmadığı kadar açık bir şekilde, İran, Rusya ve Çin'e karşı "Batı demokrasilerinin yakınlaşmasından" bahsetti. Bu ifade, tam da 20. yüzyılın savaş yanlısı ittifaklarını anımsatıyor; aynı sömürgeci ruhla, ancak bu kez İsrail'in güvenliği kılıfı altında.
Almanya Başbakanı Friedrich Merz de Siyonist rejimin İran'a yönelik saldırılarını resmen savunarak, bunların "eleştiriye ihtiyaç duymadığını" belirtti. İran'ı yalan yere "terörist rejim" olarak nitelendirdi. Bu, suça ortaklığın ve Batı'nın siyasi çıkarlarını İran halkının kanı pahasına tercih ettiğinin açık bir itirafıdır.
Öte yandan, Almanya'nın özellikle 1980'lerde saldırgan rejimleri desteklemedeki tarihi rolü unutulamaz. Berlin, Saddam Hüseyin'in yanında yer aldı ve Alman şirketleri aracılığıyla Irak'a ölümcül kimyasal silahlar taşıdı. Bu silahlar Sardasht, Halepçe ve Fav'da binlerce sivili ölüme gönderdi. Böyle bir geçmişe sahip olan Almanya, şimdi de Filistin halkına karşı savaşta aynı rolü oynuyor: İsrail'e radar sistemleri ve askeri denizaltılar sağlamaktan, Uluslararası Adalet Divanı'nda siyasi ve hukuki destek vermeye kadar.
2015 yılında, Kapsamlı Ortak Eylem Planı'nın (KOEP) feci bir şekilde ihlal edilmesinin ardından, ABD yıllarca süren müzakerelerden sonra anlaşmadan kolayca çekildi ve yaptırımları geri getirdi. Avrupa, özellikle de Almanya hükümeti, taahhütlerine uymayarak İran'dan tek taraflı bir anlaşmaya bağlı kalmaya devam etmesini istedi! Bu arada Almanya, "INSTEX" olarak bilinen bir mekanizmayla ABD'nin KOEP'ten çekilmesini telafi ediyormuş gibi yapmaya çalıştı; ancak bu mekanizmanın pratikte hiçbir etkisi olmadı ve sadece İran'ı aldatmak ve Batı lehine zaman kazanmak için tasarlanmıştı.
Hali hazırda aynı Almanya hükümeti, Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (UAEA) ile işbirliği yapması ve gerilimden kaçınması için İran'dan küstahça ve talepkar bir istekte bulunuyor! Bu küstahça talep, tarihin Berlin'in İran halkına karşı sayısız ihanetine tanıklık ettiği bir dönemde dile getiriliyor. Her şeyden daha üzücü olan ise, İran ile ateşkes sağlandıktan sonra 48 saatten kısa bir süre içinde Almanya'nın İsrail'e acil askeri teçhizat göndermesidir.
Bu eylem, Almanya'nın İran'a karşı savaş kışkırtıcılığında pratik katılımının açık bir işaretidir. Almanya, Saddam'a kimyasal silah sağlamaktan Gazze halkının katledilmesini desteklemeye ve İran'a yönelik saldırılara lojistik destek vermeye kadar, her zaman bölge halkının düşmanlarının yanında yer almıştır. Bu ağır geçmiş ve utanmaz tutumlarla, İran dosyasına müdahale etmek için hiçbir meşruiyeti yoktur.
29 Temmuz 2025 - 15:53
News ID: 1712799
Almanya hükümetinin İran'a yönelik siyasi tutumları, bu ülkenin yalnızca İran halkının düşmanlarının yanında yer almakla kalmayıp, aynı zamanda Avrupa'da Siyonist rejimin resmi hoparlörlerinden birine dönüştüğünü bir kez daha gösterdi.
yorumunuz